Başbakan Binali Yıldırım, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Konferans Salonu'nda "Dünya Gümrük Günü" dolayısıyla düzenlenen kutlama programında konuşma yaptı. Yıldırım yaptığı konuşmada, TOBB ev sahipliğinde gerçekleştirilen etkinliğe katılmaktan duyduğu memnuniyeti ifade etti.
Yıldırım, geçen yıl Dünya Gümrük Günü için "Dijital Gümrükler" temasının belirlendiğini, Türkiye'de bu temaya uygun birçok faaliyetin başarıyla tamamlandığını hatırlattı.
Bu yıl kutlamalar için Dünya Gümrük Örgütü'nce "Etkin Sınır Yönetimi İçin Veri Analizi" temasının benimsendiğini belirten Başbakan Binali Yıldırım, bu çerçevede hem gümrük idarelerine hem de gümrük işlemlerine katkıda bulunan özel sektör kuruluşlarının, veri analizinin gümrük çalışmalarına sağladığı katkıya dikkati çekeceklerini vurguladı.
Uluslararası iş birliğiyle taşımacılık hizmetlerinin etkinleştirilmesinde 2016'da yoğun çalışma gerçekleştirdiklerini, Gümrük ve Ticaret Bakanlığının, tır sistemine ilişkin teknik alt yapısı hazırlanan "e-TIR" projesine öncülük ettiğini anlatan Başbakan Yıldırım, projenin, ulusal gümrük sistemleri ile diğer paydaşlar arasında güvenli veri değişimi ve eşyanın ülkeler arasında güvenli, düzenli aktarımı imkanı getirdiğini vurguladı.
"e-TIR UYGULAMASI ŞUBAT AYINDA YÜRÜRLÜĞE GİRECEK"
Yıldırım, Birleşmiş Milletler, Avrupa Ekonomik Komisyonu ve Uluslararası Karayolu Birliği ortaklığında İran ile 27-28 Kasım 2015'te fiilen başlatılan "e-TIR" uygulamasının, bu yılın şubat ayında tamamen yürürlüğe gireceğini bildirdi.
Başarıyla tamamlanan pilot proje çerçevesinde İran ve Türkiye'nin, elektronik teminat kullanmak suretiyle bütün işlemleri ve bilgi aktarımını karşılıklı olarak gerçekleştirebileceklerini vurgulayan Yıldırım, bütün proje ortaklarının, işlemleri anlık olarak elektronik ortamda takip edebildiklerini de ifade etti.
Projenin, pilot uygulama boyunca başarıyla sürdürüldüğünü anlatan Yıldırım, sonuçların Birleşmiş Milletler bünyesindeki tır sözleşmesine taraf olan 70 ülkeyle de paylaşıldığını kaydetti.
Komşu ülke Gürcistan ile bu yıl içinde tamamlanması planlanan "e-TIR" pilot projesinin uygulamaya konulduğunu bildiren Yıldırım, projeyle gümrükten gümrüğe gerçek bir bilgi değişiminin sağlanacağını açıkladı.
"Gümrük kapılarımız ülkemizin dış dünyaya açılan yüzüdür, dünyayla bütünleştiğimiz noktalardır. Bu kapılarda yaşanan olaylar, sıkıntılar ülkenin imajına, itibarına zarar verir." diyen Yıldırım, gümrüklerin güvenlik kadar önemli olduğuna vurgu yaptı.
Bu konunun ne kadar hayati öneme sahip olduğunu, geçen yıl yaşanan bir olayın açıkça ortaya koyduğunu hatırlatan Yıldırım, "Cumhuriyet tarihinin deniz yoluyla tek seferde yapılan en büyük kaçakçılığı, titiz ve gayretli çalışmalar sonucu engellendi. Böylece 30 milyon lira değerinde, 100 tonu aşkın sigara kaçakçılığı önlenmiş oldu. Bu tarihi başarıdan dolayı Gümrük ve Ticaret Bakanımız Bülent Tüfenkci başta olmak üzere, ekibini tebrik ediyorum." diye konuştu.
"BİLMEDEN AYAĞIMIZA SIKMIŞ OLURUZ"
Küresel ticaretin, 2009 küresel kriziyle birlikte küçülmeye başladığını anımsatan Başbakan Binali Yıldırım, dünyanın zenginleşmesinin yavaşladığını, hatta bazı yerlerde fakirleşmenin başladığını belirtti.
Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü: "Küresel ticaretin daraldığı ortamda eğer biz işi bir de gümrüklerde sıkarsak, bu sefer işler daha kötüye gider. Amaç, ticaretin geliştirilmesidir, karşılıklı ticaretin artırılmasıdır. Araç, taşıma, gümrükleme ve depolamadır. Aracı amaç haline getirdiğimiz zaman bundan herkes zarar görür. Demek ki gümrükleri para kazanma amacına dönüştürürsek, taşımacılığı para kazanma amacına dönüştürürsek, aslında bilmeden ayağımıza sıkmış oluruz. Ticaret kısıtlanır, yavaşlar ve bundan alan da satan da herkes de kaybeder. O yüzden gümrüklerde şüphecilikten ziyade alt yapıyı tesis edip gerekli emniyet tedbirlerini almak malın, sermayenin, insanların serbestçe hareket etmesini sağlamak nihai hedef olmalıdır."
Dünyanın dört özgürlüğe ihtiyacının bulunduğunu hatırlatan Başbakan Yıldırım, bu özgürlükleri, malların, hizmetlerin, sermayenin ve insanların serbest dolaşımı şeklinde sıraladı.
Bunun, evrensel insan hakkı olduğunu ve bu hakkın eninde sonunda küresel anlamda tahakkuk etmesi gerektiğine işaret eden Başbakan Yıldırım, "Duvarlar örerek, duvarların yüksekliğini artırarak dünyadaki huzursuzluğun önüne geçemeyiz. Dünyadaki huzursuzluğun önüne geçmenin yolu, adil olmaktır, güçlünün daha az güçlü karşısında insanlık normlarına uygun olarak hareket etmesi, gücünü güçsüzler karşısında kötüye kullanmamasından geçer." değerlendirmesinde bulundu.
Başbakan Yıldırım, bölgede son 5-6 yıldan bu yana yaşanan savaşlarda Türkiye'nin büyük fedakarlık yaptığını, yerinden yurdundan edilen 3 milyon insana bağrını açtığını, onlarla ekmeğini paylaştığını belirterek, bunlar dikkate alındığında gelişmiş ülkelerin konuşmaktan fazla katkısı olmadığının kolayca görülebileceğini söyledi.
Türkiye'nin bugüne kadar Suriye ve Irak'taki savaştan kaçanlar için kendi bütçesinden 26 milyar dolarlık katkı sağladığına işaret eden Yıldırım, buna rağmen Birleşmiş Milletlere (BM) bağlı 200 ülkeden 500 milyon dolar civarında para geldiğini belirtti. Bunun ibret verici olduğunun altını çizen Yıldırım, küresel dayanışmanın böyle günlerde lazım olduğunu vurguladı.
"NE KADAR DUVAR ÖRERSE ÖRSÜN DÜNYA BU GERÇEKTEN KURTULAMAZ"
Dünyanın, bölgede yaşanan insanlık dramına daha duyarlı hale gelmesini beklediklerini dile getiren Yıldırım, mülteci sayısının 55 milyonu bulduğunu, belki de dünyanın 200 ülkesinden 150'sinin nüfusundan fazla mülteci bulunduğuna işaret etti.
Bunun sürdürülemez olduğunu vurgulayan Yıldırım, Avrupa, ABD veya başka ülkelerin, sınırlarına ne kadar duvar örerse örsün dünyanın bu gerçeğinden kurtulamayacağını belirtti. Küresel ve bölgesel adalet ve barışın önemine işaret eden Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Küresel rekabeti bir tarafa bırakarak yardımlaşma ve karşılıklı iş birliği içerisinde bölgesel ve küresel sorunları çözmek, bugün dünyanın en önde gelen ülkelerinin birinci derece sorumluluğu haline gelmiştir. Bu anlamda Türkiye, sadece mültecileri 5-6 yıldır ülkesinde misafir etmiyor, onlara gereken her türlü imkanı sağlamıyor aynı zamanda Suriye'de devam eden bu anlamsız savaşın sona erdirilmesi için özellikle son altı ay içerisinde çok büyük inisiyatifler, sorumluluk alıyor. Bugün Suriye'de ortaya koyduğumuz bu tutum, bir çözümün de başlangıcı olmuştur. Suriye, Rusya ve İran'ın müştereken hareketi ile birlikte ateşkes sağlanmış ve kan dökülmesi durmuştur. Bundan sonraki adımda Birleşmiş Milletler bünyesinde diğer paydaşların da devreye girerek Suriye'de kalıcı çözümün, siyasi istikrarın süreklilik haline getirilmesi en önemli hedefimizdir. Bölgede barışın yeşermesi, şüphesiz Türkiye'de de terörle mücadelenin bir anlamda çok daha etkin şekilde yapılmasına da vesile olacaktır."
"14 KİŞİNİN HATRINI SORACAĞINA BİR KİŞİNİN HATRINI SORUP GİDECEK"
Türkiye'nin, kalkınmasını her alanda hızla sürdürdüğünü kaydeden Yıldırım, şirket kurulması ve tasfiyesi konusundaki düzenlemelerle şirket kurma kolaylığında dünyada 84'üncü sıradan 14'üncü sıraya yükseldiğini aktardı.
İnternetin yaygın kullanımı ve tüm verilerin bir yerde toplanmasıyla insanları kurumlarda dolaştırmadan işlerin halledildiğini anlatan Yıldırım, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı döneminde Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile protokol yaparak bu işin öncüsü olduklarını söyledi.
Eskiden gümrüklerde vatandaşın polis, gümrükçü, sağlıkçı ve diğer birimlere tek tek gittiğini ifade eden Yıldırım, "Onların gönlünü razı etmeden kapıdan geçemiyor, böyle bir sistem olur mu? Şimdi kafayı uzatacak pencere, pencerede bir adam, 14 kişinin hatırını soracağına bir kişinin hatırını sorup geçip gidecek. Vatandaşa da memura da ticaret yapana da kolaylık. İnsanın müdahalesi ne kadar fazla olursa o kadar sorun olur." diye konuştu.
Vatandaşı memurlarla karşı karşıya getirmek istemediklerini söyleyen Yıldırım, işlerin elektronik ortamda yapılmasının yolunu her alanda açacaklarını, gelecekteki başarının sırrının buradan geçtiğini bildirdi.
"RİFAT BEY BURADAN SÖYLÜYORUM"
Daha önce Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının tır karneleri ve kotalar dağıttığını, bu işi de TOBB'la birlikte çalışarak özel sektöre verdiklerini anımsatan Yıldırım, bu durumdan herkesin memnun olduğunu söyledi.
Gümrüklerin modernize edilmesi gerektiğine işaret eden Yıldırım, 12 kapının "Yap-İşlet-Devret" modeliyle yapıldığını belirtti.
Tırcıların özellikle Bulgaristan geçişlerinde, kuyrukların oluştuğu yönünde şikayetleri bulunduğunu aktaran Yıldırım, "Orada konaklama yerleri istiyorlar. Rifat Bey (TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu), buradan söylüyorum, kısa zamanda oradaki tır parkını büyütelim, genişletelim ve insanlar arabaların içinde beklerken sefillik çekmesinler. Ne lazımsa arsa, yer, hepsini biz verelim, kısa sürede bunu halledelim. Keşke bu olmasa. Ama niye oluyor? Sizin memleketinizde gümrükleri, geçişleri iyi yapmanız yetmiyor, diğer tarafın da aynı olması lazım. İki taraf aynı düzeyde hassasiyet göstermediğinde bu sefer hiçbir işe yaramıyor. " ifadelerini kullandı.
Başbakan Yıldırım yaptığı konuşmada, ticaretin tek yolunun kalite ve rekabet olduğunu ve bunu artık dünyanın görmesi gerektiğini söyledi.
Bunun dışındaki yolların "çıkmaz" olduğunu belirten Yıldırım, tarife dışı engeller koymanın zulüm anlamına geldiğini dile getirdi. Tarife dışı engelleri kaldırmak, ticaretin gelişmesini esas almak gerektiğini vurgulayan Yıldırım, "Araçlarla para kazanma yoluna gitmeyelim. Zaman kaybına sebebiyet vermeyelim. Bütün bu çalışmalar, elektronik ortama aktarma, bilgi paylaşımı, tek pencere sistemi, bürokrasinin azaltılması, hepsinin amacı gümrüklerdeki zaman kaybını ortadan kaldırmak." diye konuştu.
Kara sınır kapıları, şehirlerin içindeki gümrükleme alanları ve lojistik merkezleriyle Türkiye'de 143 gümrüğün bulunduğunu belirten Başbakan Yıldırım, kara hudut kapılarındaki çıkışların transite kullanıldığını, içeridekilerde gümrükleme, paketleme ve montaj yapıldığını anlattı.
Her türlü işlemin yavaş yavaş lojistiğe döndüğüne işaret eden Yıldırım, deniz limanları yetmediği için kara limanları yapıldığını aktardı. Kara limanlarının özelliklerini anlatan Yıldırım, geçtiğimiz yıllarda Kazan'da lojistik merkezi açtıklarını hatırlattı.
Birçok yerde lojistik merkezlerinin kullanıldığını belirten Yıldırım, "Taşımacılıktan, lojistiğe geçen bir süreci yaşıyoruz. Limanlarda artık manuel kontroller tarihe karışıyor. Her konteynerin bir kimlik numarası var. Dünyanın neresine giderse gitsin, o konteynerde ne var, nerede kontrol görmüş, nasıl işlem yapılmış... Bütün bunların amacı zaman kazanmak, ticaretin yavaşlamasının önüne geçmek." dedi.
"ALIŞKANLIK VE STATÜKO, DEĞİŞİMİN EN BÜYÜK DÜŞMANIDIR"
Başbakan Yıldırım, bu konuda gidilmesi gereken daha çok mesafenin olduğunu vurgulayarak, "Alışkanlıkları değiştirmek kolay bir iş değil. Alışkanlık ve statüko, değişimin en büyük düşmanıdır. Önemli olan altyapının değişmesi değil önemli olan zihniyetin değişmesidir. Zihniyet değişmeden, hiçbir değişimin başarılı olma şansı yoktur." değerlendirmesini yaptı.
Günümüzün bilgi toplumu olduğuna dikkati çeken Yıldırım, belirli bir yaşın üzerindeki neslin bilgi toplumu olmamakta direndiğini, orta ve genç kuşakların bilgi toplumunun tam ortasında durduğunu söyledi. Bu nedenle Türkiye'nin, bilgi toplumu dünya ortalamasının üstünde olan Avrupa'yı da yakaladığına değinen Yıldırım, bunu bilgisayar ve elektronik destekli uygulamalardan anladıklarını söyledi.
"BU BİR DEVRİMDİR"
Yıldırım, ticarette iflasları ortadan kaldıracak tedbirler de aldıklarını anımsatarak, yapılan düzenlemelere ilişkin şöyle konuştu:
"Sicil affını getirdik. Bu zor günlerde finansman sıkıntısı yaşayan firmalara cansuyu olsun diye çeklerle ilgili sorunu ortadan kaldırmak için yeni Çek Kanunu çıkardık, karekodlu düzenlemeler yaptık. Yani bundan sonra adam, 'Yazalım çeki de ne olursa olsun' diyemeyecek. Bir sefer yapacak, ikinci seferde kodesi boylayacak. Böyle bir şey yok. Söz namustur. Çek yazdın, altına imza attıysan gereğini yapacaksın. Bak biz 316 kişi anayasa değişikliği teklifinin altına imza attık. Gittik oraya da, oyumuzu da 'evet' olarak attık."
Karşılık çekte adli para cezası geldiğini, karekodlu çeklerin bu konudaki yanlış uygulamaları büyük oranda kaldıracağını kaydeden Yıldırım, ticareti rahatlatmak için 1 Ocak itibarıyla Taşınır Rehni Kanunu'nu çıkardıklarını anımsattı. Yıldırım, "Bu çok sessiz sedasız oldu ama bu bir devrimdir. Küçük ve orta ölçekli işletmelerde teminat sorunu en büyük sorundu, bu taşınır rehni yani taşınır malların teminata konu olması çok büyük bir rahatlık." diye konuştu.
"BİRAZ DA SİZ TAŞIN ALTINA ELİNİZİ KOYUN"
Aralarında bir kamu bankasının da yer aldığı bazı bankaların bu konuyu anlamayarak, nazlandıklarını ve çeşitli mazeretler sunduklarını belirten Yıldırım, "Kanun çıktıysa uygulayacaksınız, bunun lamı, cimi yok. Uygulamazsanız irade gereği neyse yapar. Size demiş miyiz, orada büyükbaş, küçükbaş hayvanı varsa, torna tezgahı varsa, silahı varsa hepsini teminat alacaksın. Malı mülkü, ayni, nakdi, ne varsa hepsi teminattır, menkul, gayrimenkul. Biraz da siz taşın altına elinizi koyun, hep niye milletten bekliyorsunuz. 'Dolar kurunda dalgalanma var, ben teminatı aldığım zaman dolar kuru şuydu, şimdi bu kadara düştü arasındaki farkını getir teminat ver' şuraya bak, şu kepazeliğe bak. Milleti yaşatmak varken, 'Bir tekmede ben vurayım' olur mu öyle şey." ifadelerini kullandı.
Başbakan Yıldırım, yaşanan durumun gelip geçici olduğunu belirterek, şunları kaydetti: "Şimdi Amerika Başkanı da oturdu yerine, kısa sürede her şey daha da netleşecek. Dünya piyasalarındaki bu dalgalanmalar da sona erecek. Önümüzdeki aylarda Türkiye'nin önünde büyük fırsatlar var. Türkiye'nin ekonomik göstergeleri, bize benzer ülkelerin birçoğundan daha iyi durumda. Peki niye böyle? 15 Temmuz'dan sonra FETÖ'cülerle bölücüler kardeş oldular, ittifak kurdular, bütün dünyada Türkiye ekonomisini kötülemek için varlarını yoklarını oradaki yoldaşlarıyla da bir araya gelerek ortaya koydular. Mücadele ediyorlar. 'Türkiye ekonomisi kötü olacak' diye, himmet diye topladıkları paraları oluk oluk lobi şirketlerine aktarıyorlar. Ama unutmasınlar, hazırın ardı tez gelir, burunlarından lime lime bu millet onların getirecek."
Yıldırım, gümrükleme alanında Türkiye'nin 15 yılda çağ atladığını belirterek, ticareti kolaylaştıracaklarını, özellikle satarken daha kararlı olacaklarını, alırken ise biraz nazlı davranacaklarını söyledi.
Bir mal Türkiye'de üretiliyorsa bunun tercih edilmesi gerektiğini dile getiren Yıldırım, memlekette üreten ve çalışanların kazanması gerektiğini vurguladı. Bir ürün daha ucuzsa dışarıdan alınması konusunda da bir engel olmadığını dile getiren Yıldırım, "Fiyaka olsun diye gidip dışarıdan gereksiz yere masraf yapmanın bir anlamı yok. Kayserililer bunu iyi bilir." ifadesini kullandı.
Başbakan Yıldırım, emaneti aldıkları ilk günden itibaren ülkeyi kalkındırmak için devlet ve hükümet olarak var güçleriyle çalıştıklarını belirtti.
"BİZ MİLLETE GİDİŞİN ÖNÜNÜ AÇTIK"
Türkiye'nin önünde yeni bir dönem olduğunu dile getiren Yıldırım, "Önümüzdeki 75 gün önemli. Bir halk oylaması yapacağız. Mecliste anayasa değişikliğini 339 oyla yüce Meclisimiz kabul etti. Meclis anayasa değiştirmedi, Meclis anayasa değişikliğinin millete gideceğini kabul etti. Millet, önüne sandığı konacak, kararını verecek. Asıl sözü millet söyleyecek. Biz millete gidişin önünü açtık." diye konuştu.
Yıldırım, anayasa değişikliğinin vatandaşın önüne gitmemesi için her yolu deneyenler olduğuna dikkati çekerek, "Anamuhalefet partisi yanına bölücülerle dirsek teması yapmış HDP'yi de alarak 'hayır' kampanyası yaptı. Kavga ettiler, gürültü ettiler, her türlü taşkalayı yaptı. Sonunda Meclis iradesi galip geldi ve Mecliste 339 arkadaşımız 'Biz milletin iradesine karşı çıkamayız, millete gitsin, millet kararı versin' diye vekil olarak üzerlerine düşen görevi yaptılar." değerlendirmesinde bulundu.
BAHÇELİ'YE TEŞEKKÜR
Anayasa değişikliği teklifinde MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin uzlaşma kültürünü en iyi şekilde ortaya koyduğunu belirten Yıldırım, Bahçeli ve MHP grubuna teşekkür etti.
Yıldırım, 27 Nisan e-muhtarısını anımsatarak, "'Siz bu cumhurbaşkanı seçim işlerine karışmayın, yanlış işler oluyor memlekette, kendinize gelin' dediler. Biz de 'Siz kendinize gelin, işinize bakın' dedik. Oradan derslerini verdik. Vesayetçiler boş durur mu? Arkalarındaki CHP'yi, anamuhalefet partisini önlerine aldılar, Mecliste yeni bir icat çıkardılar. 367 icadı... Bizim memlekette buna tilki fıstığı diyorlar. Bunu çıkardılar, ondan sonra neymiş, '367 oy olmadan, milletvekili salonda hazır olmadan cumhurbaşkanı seçilmez', hayyalessalah. Ya böyle bir şey olur mu?" ifadelerini kullandı.
Cumhuriyet kurulduğundan beri cumhurbaşkanlığı seçimlerinin problem edildiğini belirten Yıldırım, cumhurbaşkanının, siyasetin ana unsurlarına bir türlü seçtirilmediğini söyledi.
Yıldırım, şöyle devam etti: "'Siz gelin Mecliste el kaldırın, ufak tefek işlere bakın ama cumhurbaşkanlığı işi sizi aşar, arkada vesayet var. Vesayetin dediği olur, vatandaşın dediği olmaz.' Geriye doğru gidin, 12 Eylül'de bunu yaptılar. 12 Eylül öncesi 119 turda cumhurbaşkanı seçememiş Türkiye. 119 tur. 5,5 ay cumhurbaşkanı yok ülkede. Cumhurbaşkanı seçimleri ya darbe sebebi olmuş ya da darbeden sonra olmuş. Böyle bir ülke olabilir mi? Böyle bir demokrasi olabilir mi? Böyle bir cumhuriyet rejimi Türkiye'ye yakışır mı? Elbette yakışmaz. 2007'de de aynı şeyi yapmaya kalktılar akılları sıra. Dedik ki madem öyle işte böyle, millete gidiyoruz. Gittik mi referanduma? Millet ne dedi; 'Cumhurbaşkanını ben seçeceğim kardeşim.' Madem orada alavere dalavere oluyor. Milletin iradesi göz ardı ediliyor, 'Ben seçiyorum' dedi, kararını verdi."
"İKTİDAR SANDIKLA BAŞLAYACAK, SANDIKLA BİTECEK"
Yıldırım, cumhurbaşkanlığı seçimini hatırlatarak, "10 Ağustos 2014'te Cumhuriyet tarihinde ilk defa millet cumhurbaşkanını seçti, Recep Tayyip Erdoğan'ı seçti. Şimdi yaptığımız orada yarım kalan işin tamamlanmasıdır. Başka bir şey yapmıyoruz. Yok sistem, rejim, bilmem ne, 'Türkiye elden gidiyor'... Bunlara millet gülüp geçiyor. Böyle bir şey yok." dedi.
Halk oyuna sunulacak değişiklikle milletin aynı anda hem cumhurbaşkanı hem de milletvekillerini seçeceğini vurgulayan Yıldırım, şunları kaydetti:
"O gün ülkenin cumhurbaşkanı da Meclisi de belli olacak. İktidar sandıkla başlayacak, sandıkla bitecek. İki sandık arasında kesintisiz iktidar olacak, güçlü iktidar olacak. Mazeret üretmeyecek, hizmet üretecek, çalışacak, çabalayacak, vatandaşa verdiği sözleri yerine getirecek. Bundan kimin ne zararı var? Güçlü bir ülkenin sağlayacağı faydaları düşünün, 65. hükümetteyiz. Her dört yılda bir seçim olacak değil mi? Altmış dördü, dörtle çarp. Yani, 1923'ten beri hesap etsen 65'nci hükümete 2 bin 183 senesinde geliyor. Şimdi neredeyiz? 2017. Demek ki hiçbir seçimi zamanında yapamamışız. Yazık günah değil mi? Amerika kurulmuş, birinci başkanı 1789'da George Washington olmuş. 45'inci Başkan Trump. 228 yılda hiç aksama yok. Tıkır tıkır seçimlerini yapıyorlar, yollarına devam ediyorlar. Onun için cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi, istikrar demek, ekonominin çok daha hızlı büyümesi demek, bürokrasinin daha da azalması, vesayetlerin ortadan kalkması demek. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi, ülkenin birliğinin, beraberliğinin, bekasının, kardeşliğinin ilelebet sağlanması demek."
Başbakan Yıldırım yaptığı konuşmada, anayasa değişikliğine ilişkin kanunla Meclis'in zayıfladığı yönündeki eleştirileri yanıtladı.
Yıldırım, "Bakalım zayıflıyor mu zayıflamıyor mu? Bu CHP'yi Allah ıslah etsin, başka bir şey demiyorum." diye konuştu.
Başbakan Yıldırım, CHP'lilerin mevcudu da değişikliği de bilmediklerini, bu kadar ilgisiz olduklarını ifade etti.
Meclisin "Yasaları yapmak" ve "Hükümeti denetlemek" olmak üzere, iki görevinin bulunduğunu anlatan Yıldırım, mevcut sistemde iktidar partisinin istediği kanunların çıktığını, diğerlerinin çıkmadığını kaydetti.
Bugüne kadar muhalefet partilerinin verdiği kanun tekliflerinin yasalaşmadığını vurgulayan Başbakan Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü: "Şimdi ne olacak? Cumhurbaşkanı, onun hükümeti, kanun tasarısı, teklifi veremiyor. Sadece bütçe kanunu teklifini yılda bir sefer veriyor. Onun dışındaki bütün kanunlar, Mecliste milletvekilleri tarafından yapılacak. Yani memleketin meselesi, Van'ın derdi, Edirne'nin sorunu, Sinop'un, Hatay'ın, Antalya'nın konuları Mecliste konuşulacak, milletvekilleri uzlaşıp memleketin, milletin ihtiyacı olan kanunları çıkaracaklar. Hükümetin yönlendirmesi ile değil. Hükümetin ihtiyacı varsa kanuna, gelip milletvekillerine dil dökecek. 'Şöyle bir kanun lazım, beni rahatlatın, işimi rahat göreyim.' diye gelip onlardan rica minnetle talep edecek. Yasama güçlenecek. Milletvekili daha da güçlü hale gelecek."
CHP'lilerin "Denetimin zayıfladığı" yönündeki iddialarını da hatırlatan Yıldırım, "Okumadıkları oradan belli. Genel görüşme, yazılı soru, meclis soruşturması aynen devam ediyor. Yetmedi, bakanlar gelip Meclise bilgi vermesi gerekiyorsa gelip verecekler." dedi.
Bunların hepsinden daha önemli bir konunun bulunduğunu ve bunu vatandaşın bilmesi gerektiğine işaret eden Yıldırım, mevcut sistemde cumhurbaşkanını yargılamanın hemen hemen imkansız olduğunu belirtti.
Başbakan Binali Yıldırım, şöyle konuştu: "Neden imkansız diyorum? Çünkü, cumhurbaşkanı, bu kadar çok yetkiye rağmen suçlanamıyor. Sorumsuz. Yetkiler gani, sorumluluk mafi... Öyle bir şey yok, öyle güzel bir dünya yok. Yetki kullanıyorsan, sorumluluk da olacak. Sadece vatana ihanetten suçlanabilir, onun için de Meclisteki vekil sayısının yüzde 75'inin oluru lazım. Ne kadar zor olduğunu anlayın. Her dört vekilden üçü olur diyecek. Bu şu demektir, iktidar yani cumhurbaşkanının geldiği partinin, cumhurbaşkanının aleyhinde oy kullanması demektir. Ancak bu şekilde mümkün.
Şimdi ne geliyor? Cumhurbaşkanı, bakanları, yardımcıları, hepsi her suçtan dolayı suçlanabilecek, Mecliste haklarında soruşturma açılabilecek. Nasıl? Başlangıçta soruşturma açılacak, soruşturma komisyonları kurulacak, sonunda Yüce Divan'a gönderilip gönderilmemesine de üçte iki çoğunlukla karar verilecek. Yani yüzde 66. Mevcutta yüzde 75, burada yüzde 66. Hani? Hangisi daha emniyetli? Meclisin fiilen soruşturma yapmasını engelleyen bir anayasadan, cumhurbaşkanlığını suçlayamayan bir anayasadan cumhurbaşkanlığını, bakanlarını her konuda suçlayabilen, sorgulayabilen ve Yüce Divan yolunu açabilen bir parlamentoya geliyoruz. Parlamentonun zayıfladığını söyleyenler, kulakları çınlasın, bunu iyi dinlesin. Öyle bir şey yok, gerçekleri milletten kimse kaçırmasın."
Yıldırım, parlamentonun bütçe konusunda tam yetkili olduğunu da anımsattı.
"MEVCUT SİSTEMİN OLUMSUZLUKLARI GÖZDEN GEÇİRİLDİ"
Başbakan Yıldırım, anayasa değişikliği ile mevcut sistemin olumsuzluklarının gözden geçirildiğini, bu olumsuzlukların, krizlere çözüm üretilememesi, uzlaşma kültürünün gelişmemesi olduğunu anlattı.
Yıldırım, değişiklik ile uzlaşma kültürünün gelişmesi ve krize çözüm üretilmesinin öngörüldüğünü ifade etti.
Seçim yenileme düzenlemesine de işaret eden Yıldırım, "Diyelim ki cumhurbaşkanı seçildi, Meclisin oluşumunu beğenmedi, hoşuna gitmedi. 'Ben bu partiden daha çok milletvekili istiyordum, vatandaş böyle karar verdi. Bu kompozisyon hoşuma gitmedi. Seçim kararı aldım.' Seçim kararı aldığında kendi seçime giderken Meclis de seçime gidiyor veya tersi. Cumhurbaşkanını sıkıştırıyor Meclis. Seçim kararı aldığı zaman, kendi de seçime gidiyor, cumhurbaşkanı da seçime gidiyor. Bunun anlamı şu, vatandaş diyor ki 'Uzlaşın, konuşun, anlaşın, karşıma kriz çıkararak gelmeyin.' Durup dururken, hiçbir şart oluşmamışken ülkeyi seçime götürmenin vebalini, hesabını millet karşılıksız bırakmaz. Gereken dersi sandıkta verir." değerlendirmesinde bulundu.
Milletin bugüne kadar her türlü yanlışı düzelterek geldiğini ifade eden Yıldırım, "Siyasetçi yanlış yapar, millet düzeltir. Bürokrasi yanlış yapar, millet düzeltir. Yargı mensubu yanlış yapar, millet düzeltir. Milletin terazisi, altın terazisinden daha hassastır. Onun için milleti bir kenara bırakıp, kendimiz gelin güvey olmayalım. Millet ne diyorsa, onu yapalım. Millete ram ol, itaat et, rahat et. Her işin başı millettir. Milletin dışındaki hiçbir iradenin çıkış yolu yok." diye konuştu.
"KİMSE RÜTBESİNE GÖRE, ELBİSESİNE GÖRE YARGILANMIYOR"
Başbakan Yıldırım, değişiklikle ayrıca yargıdaki ayrıcalıkların da kaldırıldığını, sivil ve askeri yargının artık olmayacağını vurgulayarak, şu ifadeleri kullandı:
"Askeri yargıtay, askeri yüksek idare mahkemesi, bütün bunlar kalktı, yargı birliği gerçekleşiyor. Modern dünyada artık böyle. Kimse rütbesine göre, elbisesine göre yargılanmıyor. Ha ne var? Önemli sorumluluk alanlar, farklı bir yargılamaya tabi. Mesela cumhurbaşkanı, bakanlar, milletvekilleri, onların yargılama usulü farklı, diğerlerinin yargılama usulü farklı. Ama neticede hepsi yüce Türk adaletinin sivil mahkemelerinde olacak."
"Altını çizerek tekrar ediyorum. Bu yapılan değişiklik, cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesiyle başlayan sürecin tamamlanmasıdır. Onun dışında yapılan bir şey yoktur." diyen Başbakan Yıldırım, sözlerine şöyle devam etti:
"İşi rejim değişikliğine falan götürmek tamamen bir safsatadır. Türkiye Cumhuriyeti Büyük Atatürk'ün önderliğinde 1923'te kurmuş ve rejim tartışması 93 yıl önce o gün sona ermiştir. Türkiye cumhuriyettir, demokratik, laik, sosyal hukuk devletidir, üniter yapısıyla, milletiyle, ülkesiyle bölünmez bir bütündür. Ay yıldızlı bayrağı, bayrağımızdır, başşehri Ankara'dır. Bunların üzerinde kimse siyaset yapmasın, tezvirat üretmesin. Bu iş bu kadar açık ve nettir.
Ben eminim ki aziz milletimiz, nasıl 15 Temmuz'da ülkeyi karanlıktan kurtardıysa, hayatı pahasına Türkiye'nin aydınlık yarınlarına kapıyı açtıysa, önümüzdeki halk oylamasında da Türkiye'de vesayetçilere, statükoculara, değişime karşı direnenlere gereken cevabı sandıkta 'evet' diyerek son görevini de yapacaktır."
"AMAÇ, VATANDAŞIN İŞ YÜKÜNÜ AZALTMAK"
Kendilerine düşenin vatandaşa sürekli iş çıkarmak olmadığını belirten Başbakan Yıldırım, "Amaç, vatandaşın iş yükünü azaltmaktır." dedi.
Dünya Gümrük Günü'nün küresel ticaretin artmasına, dünyadaki barış, huzur ve kardeşliğin daha da gelişmesine vesile olmasını dileyen Yıldırım, "Gümrük sistemimizin ticaretimizi engelleyen değil, ticaretimizi geliştiren bir anlayışla basitleştirilmesinde emeği geçen başta Gümrük ve Ticaret Bakanımız olmak üzere, bütün çalışanlarına teşekkür ediyorum." ifadesini kullandı.
TOBB'un gümrük konusunda önemli katkıları bulunduğunu kaydeden Yıldırım, emeklerinden dolayı TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu ve çalışanlarına da teşekkürlerini iletti. // EGE BASIN GRUBU
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.