Gebelik öncesi yapılması gereken testler hem anne ve bebek sağlığındaki olası olumsuzlukları ortadan kaldırmak, hem de sağlıklı bir gebelik geçirmek için son derece önemli. O yaşamsal önemdeki testlerden biri de kan grubu testi. Bebek ve anne arasındaki kan uyuşmazlığının erken tespit ve tedavisinde önemli olan testin son derece kolay şekilde yapılabileceğinin altını çizen Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Cüneyt Genç, “Kan uyuşmazlığı durumunda erken müdahale hayat kurtarır. Gebelik öncesi, çiftlerin kan gruplarının bilinmesi erken müdahaleyi kolaylaştırır” dedi.
Anne ve bebeğinin kan gruplarının negatif (-) ve pozitif (+) değer bakımından farklı olması durumu olan kan uyuşmazlığı sorununa gebelik öncesi yapılacak test ve basit bir iğne çözüm bulmak mümkün. Eski dönemlerde sağlık hizmetleri yeterli olmadığından ana rahminde ya da doğum sırasında bebeğin kaybına yol açan bu probleme, bugün kolay şekilde müdahale edilebiliyor. Gebelik öncesinde gerekli testlerin yapılması ve çiftlerin bilgilendirilmesinin kan uyuşmazlığının yıkıcı etkilerini ortadan kaldırdığını belirten Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Cüneyt Genç, “Evlilik kararı alan çiftlerin kan grubu testlerini yaptırmaları ilk tedbirdir. Böylece kan uyuşmazlığına rastlanma ihtimali tespit edilir. Gerekli durumlarda koruyucu iğne ile hem anne adayının hem de bebeğinin sağlığı koruma altına alınabilir. Aksi takdirde çeşitli hastalıklar ya da bebek ölümleri meydana gelebilir” diye konuştu.
BEBEKTE KAN HÜCRESİ YIKIMI
Anne ve bebeğin kan gruplarının her zaman aynı değere sahip olmayacağını ve kanların belli durumlarda karışabileceğini ifade eden Dr. Cüneyt Genç, kan uyyuşmazlığını şöyle anlattı:
“Eğer bebek ve anne farklı kan gruplarına sahip ise kanların karışması halinde (amniosentez, kaza, karnın darbe alması, erken su gelmesi, doğum… vb. gibi hallerde söz konusu olabilir) annede, bedeninde taşıdığı farklı kana karşı antikor gelişmeye başlar. Yoğun olarak oluşan bu antikorlar IgG tipinde ise plasentayı geçer, bebeğe ulaşır ve kan hücrelerine bağlanır. Kan hücresi ile bağlı antikorlar bebeğin karaciğer ve dalak gibi organlarından geçemediği için devamlı bir kan hücresi yıkımı başlar. Bebek her geçen gün giderek kansız kalır ve buna bağlı olarak kalp yetmezliği, ödem ve vücut boşluklarında su toplanması gelişir. Son evrede ise kalp yetmezliği nedeni bebek anne karnında kaybedilebilir”
UYUŞMAZLIK RİSKİ TAŞIYAN KAN GRUPLARI
Uyuşmazlık sorununun her kan grubunda yaşanmadığına işaret eden Dr. Genç şunları söyledi:
“Anne ve bebeğin kan gruplarının A,B ve 0 olarak farklılık göstermesi sorun oluşturmaz. Sadece Rh faktörüne karşı gelişen antikorlar uyumsuzluğa neden olur. Yani annenin Rh (-), bebeğin Rh (+) kana sahip olduğu durumlar risklidir. Bu durumda anne bedeni, bebeğin pozitif kanına karşı kendi bünyesini korumak için IgG antikoru üretecektir. Annenin negatif kan grubuna sahip olduğu durumlarda babanın kan grubu negatif ise bebek zaten kesinlikle negatif kan grubunda olur, yani uyuşmazlık olmaz. Ama baba pozitif kan grubundaysa, bebek ve annenin kan gruplarının farklı olması kan uyuşmazlığı sorununu yaratır.
KAN UYUŞMAZLIĞI RİSKİNE MÜDAHALE MÜMKÜNDÜR
Gebelik öncesinde yapılan kan grubu testleri anne ve babanın kan uyuşmazlığı olduğunu gösteriyor ise hassas bir gebelik takibi yaşamsal önemdedir. Eşler arasında kan uyuşmazlığının olduğu durumlarda ilk gebeliklerde sıkıntı yaşanmayabilir. Anne ve bebeğin kanlarının herhangi bir nedenle karışması, karışan kanın anneyi uyaracak kadar fazla miktarda olması veya koruyucu iğne yapılmaması halinde, kan uyuşmazlığı problemli hale gelir. Kanların karıştığı fark edilir edilmez koruyucu iğne yapılmalıdır. Gecikme halinde tecrübeli ellerde yapılacak rahim içi kan transfüzyonları ile bebekler yaşatılmaya ya da rahim dışında yaşayabilecek büyüklüğe getirilmeye çalışılır.
Kan uyuşmazlığına müdahalede tıbbi açıdan 2 farklı ekol vardır. 28. haftaya kadar karışmaya neden olacak bir olumsuzluk yaşanmadıysa iğne bu haftada yaptırılır. Doğuma kadar bekleyip bebeğin pozitif kan grubu ile dünyaya gelmesi durumunda anneye doğumdan sonra iğne yapmak ise diğer yaklaşımdır. Anneye farklı zamanlarda da olsa mutlaka koruyucu iğne yapılmasını gerektiren her iki yöntem de yüzde 99.5 oranında başarılıdır. Koruyucu iğne anneyi sonraki hamileliklerinde de koruyacaktır.” // EGE BASIN GRUBU
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.