22 Kasım 2024
  • İstanbul8°C
  • Ankara10°C

TERÖR ÖRGÜTLERİ BİRER MAŞADAN İBARET

Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde muhtarlara hitap eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz öyle, çevremizde ve dünyada pek çok örnekleri olduğu gibi, nevzuhur bir millet değiliz.

Terör Örgütleri Birer Maşadan İbaret

13 Ocak 2017 Cuma 10:32

Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde muhtarlara hitap eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz öyle, çevremizde ve dünyada pek çok örnekleri olduğu gibi, nevzuhur bir millet değiliz. Milletimizin tercihleri rastgele değildir, arkasında büyük bir birikim, büyük bir irfan ve feraset vardır. Onun için, 40 yıllık siyasi hayatımda gözüm hep milletimde oldu” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 34. Muhtarlar Toplantısı’nda, Türkiye’nin 14 ilinden gelen mahalle ve köy muhtarı ile Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde bir araya geldi.

Afyonkarahisar, Aksaray, Amasya, Antalya, Aydın, Denizli, Kocaeli, Kütahya, Muğla, Nevşehir, Rize, Sakarya, Sinop ve Tokat’tan gelen 400’ü aşkın köy ve mahalle muhtarı, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde verilen öğle yemeğinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın misafiri olarak ağırlandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, öğle yemeği öncesinde muhtarlara hitaben bir konuşma yaptı.

“HİÇBİR HAKSIZLIĞA BOYUN EĞMEDEN BUGÜNLERE GELDİK”

Toplantılarda, muhtarların ifade ettikleri hususların, kendisi için yol gösterici olduğunu belirten ve “Bizim için tek ölçü Hakk’ın ve halkın bize çizdiği sınırlardır, bize gösterdiği istikamettir” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Allah’ın rızasını esas almayan hiçbir faaliyetin, hiçbir projenin, hiçbir reformun milletimizin gönlünü kazanması da mümkün değildir. Biz öyle, çevremizde ve dünyada pek çok örnekleri olduğu gibi, nevzuhur bir millet değiliz. Tam tersine biz, köklü bir devlet geleneğine, kadim bir medeniyet mirasına, geniş ve güçlü bir kültür altyapısına sahip bir milletiz. Bu bakımdan, milletimizin tercihleri rastgele değildir, arkasında işte böyle büyük bir birikim, böyle büyük bir irfan, böyle büyük bir feraset vardır. Onun için, 40 yıllık siyasi hayatımda gözüm hep milletimde oldu” şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında, millî irade ve demokrasi sözleri ile hak ve özgürlükler meselesinin, birileri için sadece laftan ibaret olabileceğini; ancak kendisinin tüm ömrünü bu kavramlara ve bunların hayata geçirilmesine adadığını ifade etti.  Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kimseye zağarlık yapmadan, hiçbir haksızlığa boyun eğmeden, istiklal ve istikbal aşkımızdan taviz vermeden bugünlere geldik. İnşallah ömrümüzün sonuna kadar da bu şekilde devam edeceğiz” diye ekledi.

“TERÖR ÖRGÜTLERİ BİRER MAŞADAN İBARET”

Türkiye’nin son yıllarda yaşadığı sıkıntılara, maruz kaldığı saldırılara ve  üzerinde oynanmaya çalışılan oyunlara işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birinci ve İkinci Dünya Savaşları sonrasında olduğu gibi, yeni bir dünya kurulmaya ve Türkiye’ye bir rol biçilmeye çalışıldığını dile getirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Aradan geçen uzun zamana rağmen, bugün görüyoruz ki, ülkemizle ve milletimizle ilgili kötü niyetler hâlâ sürüyor, hâlâ her fırsatta eski hesaplar önümüze konmaya çalışılıyor. Kimi zaman terör, kimi zaman kardeş kavgası, kimi zaman ekonomik kriz, kimi zaman siyasi kaos, kimi zaman da darbe görünümüyle ortaya çıkan bu hesaplaşma, bugün de sürüyor. Özellikle son 3 yıldır yaşadığımız hadiseler, bu hesaplaşmanın birer tezahüründen başka bir şey değildir” dedi.

Saldırıları boşa çıkarılan terör örgütlerinin, sadece birer maşadan ibaret olduğunu, asıl mücadelenin, onların arkasındaki güçlerle verildiğine dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, maşaların kırılmadığı takdirde mücadelenin kazanılamayacağını, bu yüzden bölücü örgütü kıpırdayamaz hâle getirmek için gereken tüm tedbirleri aldıklarını ve almaya devam ettiklerini söyledi.

“GELDİĞİMİZ NOKTADA, KARTLARIN AÇIK OYNANMASINI UMUYORUZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bölücü terör örgütü, FETÖ ve DEAŞ gibi örgütlerin üzerine gittikçe, bu örgütlerin dışarıya verdikleri farklı görüntünün ortadan kalktığını ve hepsinin de aynı ahtapotun birer kolu olduğunun ortaya çıktığını kaydetti. Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi: “Yıllarca bize bu örgütleri, birlikte çalıştıkları, iş birliği yaptıkları meşru yapılar olarak göstermeye çalışanların bile, ortaya dökülen hakikatler karşısında, artık söyleyecek sözleri kalmadı. Geldiğimiz noktada, artık hiç değilse kartların açık oynanmasını umuyoruz. Kimsenin PYD için ‘bunların PKK’yla ilgisi yok’ diyecek hâli kalmadı. Çünkü bizzat NATO destekli yayınlarda bu ilişki, bu bağ tüm delilleriyle ortaya kondu. Kimsenin ‘bizim tek önceliğimiz ve amacımız DEAŞ’la mücadeledir” diyecek durumu da kalmadı. Çünkü Türkiye’nin El Bab operasyonu karşısında sergilenen tavır, böyle bir hassasiyetin olmadığını gösterdi. Aynı şekilde artık kimsenin FETÖ’yü savunacak, bu örgütün mensuplarını masum sivil toplum kuruluşu temsilcileri olarak gösterecek imkânı da kalmadı. Bu örgütün, Türkiye’de yaşanan darbe girişimindeki rolüne tereddütle yaklaşanlar, Rusya Federasyonu Büyükelçisine yapılan suikastın ardından herhâlde ikna olmuşlardır diye düşünüyorum.”

Yaşanan sürecin, ‘acımasız bir güç mücadelesi’ olarak değerlendiren ve bu mücadelenin birinci şartının, ayakta kalmak olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Düştüğünüz anda, çevremizde pek çok örneğini gördüğümüz şekilde, iç çatışmalarla, kardeş kavgasıyla, bize kendi kendimizi imha ettireceklerinden şüpheniz olmasın. Bu gerçeği gördüğümüz için biz, bir yandan terör örgütleriyle mücadele ederken, diğer yandan Suriye ve Irak’taki operasyonlarımızı sürdürüyor, aynı zamanda birliğimizi, beraberliğimizi, dayanışmamızı güçlendirmeye çalışıyoruz” diye konuştu.

“ÜLKEYE İHANET EDENLERİN, BU ÜLKEDE YERİ YOK”

Bu ülkeye ihanet edenlerin, bu ülkede yerlerinin olmadığını ve olmayacağını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Eğer bu ülkenin bir evladıysan, bu ülkenin bir vatandaşıysan, vatandaşlık görevinin, vatandaşlık bilincinin içinde huzurumuzu bozmadan bu ülkede yersin, içersin, yatarsın, eyvallah. Her türlü hakkın da var. Bu ülkede cumhurbaşkanlığı makamına varıncaya kadar bu payeye ulaşmadılar mı, ulaştılar. Ama illa terörist olmak gerekmiyor ki. Kürt olup da cumhurbaşkanı olan büyüklerimiz oldu bu ülkede. En üst devlet makamlarında yer alan değişik etnik unsurlardan vatandaşlarım var benim. Bunları bu ülkede hep yaşadık. Silahlı Kuvvetlerimizin içinde en üst makamlarda olanları gördük, bildik yaşadık. Kimseye bu yollar kapalı değil” değerlendirmesinde bulundu.

“HERKES, SANDIĞA VE MİLLETİN İRADESİNE SAYGI DUYACAK”

Konuşmasında, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde anayasa değişikliği ile ilgili genel oturumda yaşananlara da değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Eğer egemenlik kayıtsız şartsız milletin ise, Meclis’in çalışma şekli, üslubu bellidir. Gelirsin söyleyeceklerini o kürsüde söylersin, ondan sonra da yerine oturursun. O kürsü yıkmak için oraya konmadı, o kürsü sadece söyleyecek sözü olanlar için oraya kondu. Öbür taraftan terör örgütleriyle parlamentonun önüne gelip bir siyasi partinin mensuplarıyla orada eylem yapmaları da çok farklı bir şey… Bunlar iyi niyet göstergesi değildir. ‘Ne yapacağımızı göreceksiniz’ demek suretiyle demokrasi mücadelesini verenlere tehdit savurmak, bu anlayışta olanları bir yere ulaştıramaz. Parlamentoda çalışmaları engellemek, çalışmaların sürecini uzatmak, bunlar hiçbir şey kazandırmıyor. Ne yaparsanız yapın, ne ederseniz edin, 15 gün değil de bir ay; ben inanıyorum ki parlamentodan bu çıkıp milletin önüne gidecektir. Eğer millete saygınız varsa, eğer milletin iradesine inanıyorsanız, eğer Gazi Mustafa Kemal’in ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ ilkesine inanıyorsanız, o zaman bir an önce bırakın müzakereler bitsin ve milletin önüne gitsin. Millet ne karar veriyorsa biz de buna hep birlikte eyvallah diyelim. Ama görüyorum ki bunlar milletten rahatsız.”

Anayasa değişikliği ile ilgili ‘tek adamcılık’ eleştirilerine de değinerek, “Eğer olayı buraya götürmek istiyorsan bunun kaynağında siz varsınız, sizin iradeniz var var” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu ülkede Cumhuriyet Halk Partisi’nin il başkanlarının valilik ve belediye başkanlığı yaptığı dönemleri biliriz biz. Tek adamcılık ise bu. Eğer daha da gerilere giderseniz asıl tek adamcılığı orada görürsünüz. Defterleri o kadar açmak istemiyorum; ama zamanı gelirse o defterleri de açarız. Bu ülke neler gördü, neler… Bunlar tereciye tere satmaya çalışıyorlar, kusura bakmasınlar. Artık bu ülkede bu tür gelenleri bu tür aldatmacaları yutacak bir millet yok. Herkes, yerini haddini bilecek ve sandığa saygı duyacak, milletin iradesine saygı duyacak. Millet ne derse o olacak, bunu bilecek” görüşlerine yer verdi.

“TÜRKİYE, GÜÇLÜ BİR SİYASİ KURUMSAL ALTYAPIYA SAHİP OLDUĞU İÇİN DAYANIKLIDIR”

‘Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet’ sütunundan birinin çökmesi hâlinde dengenin korunamayacağına, sütunların hepsinin güçlü tutulması durumunda saldırıların karşısında ayakta kalınabileceğine vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dikkat ederseniz bu terör örgütlerinin kullandıkları araçlar, değerli kardeşlerim, yerli de olsa, kendileri doğal değildir. Hepsi de sentetiktir, fabrikasyondur, kurgudur. Türkiye, bölgedeki diğer ülkelerden farklı olarak güçlü bir siyasi kurumsal altyapıya sahip olduğu için bu zehirlere karşı dayanıklıdır. Eğer bugün Türkiye’de terör örgütleri taban bulamıyor, yapılan kanlı eylemlerle arzu edilen fitne çıkartılamıyorsa, bunun sebebi; hep birlikte tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet ilkelerine sımsıkı sarılmış olmamızdır” şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Terör örgütlerinin arkasındaki güçler bu durumu gördükleri için senaryolarına daha bir ince ayar verme gereği duydular. Artık eylemler sadece kan dökmeye ve toplumu yıldırmaya yetmiyor. Tıpkı İstanbul Ortaköy’de yılbaşı gecesi yapılan o cani eylemin ardından olduğu gibi. Terör örgütlerinin destek kıtaları mahiyetindeki araçlar hayata geçirilerek ‘hayat tarzı’, meşrep, mezhep, bu tür tartışmaları topluma takdim ederek toplumsal hassasiyet noktalarımıza hücum ettiler. Maalesef ülkesinin, milletinin, devletinin yanında saf tutması gereken birtakım siyasiler de bilerek veya bilmeyerek terör örgütlerinin değirmenlerine hâlâ su taşıyorlar. Değerli kardeşlerim; bu ülkede kim rejim tartışması açıyorsa, biliniz ki bunların derdi rejim değil başka bir şeydir. Türkiye’de böyle bir mesele olmadığını herkes gibi onlar da gayet iyi biliyor. Sadece toplumun bir kesiminde bu konuda var olan hassasiyeti istismar ederek asli görevlerindeki ihmallerinin, yani siyasi muhalefet eksikliğinin üstünü örtmeye çalışıyorlar. Dünya değişirken, bölgemiz değişirken, Türkiye değişirken, ‘biz hiçbir şeye dokundurtmayız, her şey olduğu gibi kalsın’ demek bağnazlığın dik alasıdır. Ana Muhalefetin başındakiler de öyle demiyor mu? Öyle diyorlar.”

“İKTİDAR DEĞİŞİM İÇİN MÜCADELE EDERKEN, MUHALEFETİN BİR KISMI STATÜKOYA GARDİYANLIK YAPIYOR”

İstanbul’a Büyükşehir Belediye Başkanı olduğunda, siyasiler ve medya tarafından, toplu ulaşım araçlarında kadın-erkek ayrımına gidileceğinin söylendiğini hatırlatan ve “Sene 2016; böyle bir şey gördünüz mü, böyle bir şey yaşandı mı? Ama hep tezgâh bu, bunlar avara kasnak gibi dönüp durdular” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında,  “Esasen normal şartlarda iktidarı elinde bulunduranlar mevcudu muhafaza etmeye, muhalefet de değiştirmeye çalışır. Bizde çok uzun süredir işler tersine dönmüş durumdadır, iktidarda olanlar değişim için, reform yapmak için mücadele ederken, muhalefet konumunda bulunanların bir kısmı statükoya gardiyanlık yapıyor. Hadi bu tavrı bir yönüyle tembellik olarak niteleyip bir kenara bıraktık. Çünkü Türkiye demokrasiyle yönetildiğine, millî irade belirleyici olduğuna göre, bu hesaplaşmanın yeri sandıktır. Peki, terör örgütlerinin ülkeyi ve milleti köken ve meşrep farklılıkları üzerinden ayrıştırma çabalarına destek verme neyin nesidir? Ülkemizde kalleş bir terör eylemi üzerinden ‘hayat tarzı’ tartışması açmak, terör örgütünün orada döktüğü kanla dahi sağlayamadığı bir başarıyı kendi illerinizle ona sunmak demektir” sözlerine yer verdi.

“HER TÜRLÜ ÖZGÜRLÜK, BATI'DA OLMADIĞI KADARIYLA BURADA VAR”

Bu ülkede yaşayan, gözlerini gerçeklere kapatmayan, sırtını hakikatlere dönmeyen, insaf ve vicdan sahibi herkesin, kimsenin hayat tarzıyla ilgili bir sorun olmadığını bildiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan,  şunları kaydetti: “Eğer bu konuda ileri gidecek olursanız, bu konuda en rahatsız olan biziz. Niye? Benim yavrularım bu ülkede başları örtülü olduğu için bu ülkenin üniversitesinde okuyamadılar ve ben kızlarımı yurt dışına göndermek zorunda kaldım. Bana o zaman o ülkelerin devlet başkanları şunu söyledi: ‘Sizin ülke halkı Müslüman olan bir ülke değil mi? Niye orada okumuyorlar da buraya getiriyorsun?’ Dedim ki, ‘Benim ülkemde inancına göre okuma özgürlüğü yok da onun için buraya getiriyoruz.’ İşte bakın biz işte 14 yıldır bunun mücadelesini verdik, ama hamdolsun şimdi artık kızlarımız üniversitelerine, okullarına rahatlıkla istedikleri gibi özgür bir şekilde gidebilir hâle geldiler, artık devlet dairelerinde özgürce inandığı gibi çalışabilir hâle geldi. Peki ne oldu, başı açık-başı örtülü okula gidiyor da ne oldu, ne kaybettik? Bu daha önce olsaydı daha iyi olmaz mıydı? Devletin dairelerine başı açık olan kardeşlerime orada özgürlük hakkı vereceksin, başı örtülü olana vermeyeceksin; bunların hepsi de bu ülkenin evladı değil mi? Onun ekmek sahibi olma hakkı yok mu? Niye kapıları açmadınız, neden kapıları onlara kapattınız? Bunun sorumlularının kim olduğunu bu millet bilmiyor mu zannediyorsunuz? İşte bu millet bildiği için onlara bu ülkede iktidar yolunu açmıyor, kim layıksa ‘ben ona veririm’ diyor ve ona veriyor. Biz dertliyiz, bizim acımız var, ama onlar hâlâ ‘yaşam tarzı’ diyor. Ne yaşam tarzı? Nereye bir yasak getirildi söyler misiniz? 14 yıl oldu, 2,5 yıldır cumhurbaşkanıyım, ondan önce başbakandım, biz nerede kime ne yasak getirdik, söylesinler bakalım? Bu devletin anayasasına, yasalarına ters düşen bir şey olmadıktan sonra bu ülkede herkes inandığını inandığı gibi yaşamıştır, düşündüğünü düşündüğü gibi yazmıştır, çizmiştir, konuşmuştur. Her türlü özgürlük, Batıda olmadığı kadarıyla burada vardır. Kimse kusura bakmasın, bizleri enayi yerine koymasın, biz kimin ne olduğunu gayet iyi biliyoruz.”

“BİZİM SORUNUMUZ, DEMOKRASİ KAVRAMININ ARKASINA SIĞINIP MİLLETİN İRADESİNİ HİÇE SAYANLARLA”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, son dönemde anayasa değişiklikleriyle ilgili yapılan çalışmaların hiçbirinde de ‘Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti olduğu’ vurgusuna dokunulmadığı hâlde, anayasanın ilk dört maddesinin değiştirileceği yönünde yanlış bilgi verildiğine dikkat çekti. Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında, anayasa değişikliği tartışmalarının kendisi üzerinden yürütülmesine yönelik şu eleştirilere yer verdi: “Bütün bu müzakereleri, tartışmaları bu kardeşinizin üzerinden yapmaları manidar. Kardeşim, millete kendini sevdir ve milleti sev, millet belki sizin göstereceğiniz bir adayı seçebilir, belli olmaz. Ama bunlar millete inanmıyorlar ve samimi söylüyorum milleti de sevmiyorlar. Millete saygıları yok, millete hizmetleri yok. Millet de bu sefer tabi ki onlara karşı farklı bir tavır almak durumunda kalıyor. Çünkü bunların demokrasiyle, laiklikle, hukuk devletiyle bana göre hiçbir ilgi, alakası yok.”

Yöneltilen ‘tek adamcılık’ eleştirisinin muhatabının, geçmişinde parti il başkanlarının aynı zamanda şehrin valisi olduğu ana muhalefet partisi olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizim sorunumuz, demokrasi kavramının arkasına sığınıp milletin iradesini hiçe sayanlarladır. Sorunumuz, laiklik diyerek milletin din ve inanç özgürlüğünü sınırlamaya, hatta yok etmeye kalkanlarladır. Biz her zaman ne dedik? ‘Laiklik devletin tüm inanç gruplarıyla onlara eşit mesafede olması ve tüm inanç gruplarını güvence altına almasıdır’ dedik ve biz yola çıkarken 2001’de böyle çıktık. Bunu tüm dünyada nerede anlatıysak, ‘buna söyleyecek hiçbir şeyimiz yok’ demişlerdir. Bu laiklik anlayışını biz koruyoruz, korumaya devam edeceğiz. Sorunumuz, hukuku millet adına kullanmak yerine şu veya bu güç odağının emrine vermeye çalışanlarladır. Şayet Cumhurbaşkanı oldum diye bu mücadeleden vazgeçmemi bekleyenler varsa, hiç kusura bakmasınlar, onları hayal kırıklığına uğratmaya devam edeceğim. Dün olduğu gibi bugün de, yarın da Türkiye’nin, Türk milletinin istiklal ve istikbal mücadelesinde en önde olmayı sürdüreceğim. Biz bugüne kadar hiçbir mücadeleden kaçmadık, meydanı hiç terk etmedik, bundan sonra da terk etmeyeceğiz. Rabbim ömür, milletim destek verdikçe, büyük Türkiye, güçlü Türkiye, yeni Türkiye yolunda çalışmaya, ter dökmeye, eser üretmeye, gerekirse bedel ödemeye devam edeceğim” açıklamalarında bulundu.

“TÜRKİYE’NİN, MİLLETİYLE EN FAZLA İÇ İÇE OLAN CUMHURBAŞKANIYIMDIR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: “Siyasi farklılıklar başka bir şeydir, seçim döneminde yaşanan rekabet başka bir şeydir. İcra makamına oturduğumuzda bunların hepsi de geride kalır, bundan sonra artık sorumluluk alanındaki her bireye, her kesime, her yere hizmet götürmekle mükellefsiniz; biz bu siyasi terbiyeyle büyüdük, bu anlayışla da görevimizi yürüttük. Başkalarının meseleye bakışı veya bakış tarzı, yöntemi farklı olabilir, o ayrı, ama biz buyuz. Milletimiz bizim neyi yapacağımızı, neyi yapmayacağımızı 40 yıllık siyasi hayatımız boyunca tartmış, değerlendirmiş, hükmünü vermiştir. Türkiye’de hiçbir siyasetçiye nasip olmayacak kadar uzun bir süre hamdolsun Başbakanlık yaptım. Kurduğum parti yine başka partililere nasip olmayan yüksek oy oranlarıyla ve kesintisiz bir şekilde 14 yılı aşkın süredir iktidar elinde bulunduruyor. Doğrudan milletin oyuyla göreve gelen ilk Cumhurbaşkanı olma şerefine nail oldum, Rabbime hamdolsun. Eğer bu kadar zamandır demokrasiyle, laiklikle, hayat biçimleriyle bir sorunumuz olmamışsa, bundan sonra niye olsun? Üstelik bu makamda oturan eski cumhurbaşkanları gibi sırtında yumurta küfesi taşımayan birisi de değilim, hep o yumurta küfesiyle yürütüm, ki bir tane yumurtayı kırmamayım çok dikkat etti. Doğrudan milletin oylarıyla seçildiğim için her attığım her adımın, söylediğim her sözün, yaptığım her eylemin hesabını kamuoyuna vermek mecburiyetindeyim. Hatırlarsanız, geçmişte yol açtıkları tartışmalarla ülkemizi Cumhuriyet tarihimizin en ağır krizlerine sokan cumhurbaşkanları kimseye hesap vermeden görev sürelerini tamamlayıp köşelerine çekilirlerdi. Benim böyle bir şansım da, niyetim de yok. Türkiye’nin herhâlde milletiyle en fazla iç içe olan, en fazla kucaklaşan, en fazla dertleşen Cumhurbaşkanıyımdır.”

Milletin kendilerine gösterdiği teveccüh ve 15 Temmuz darbe girişiminde ortaya koyduğu sağlam duruş karşısında, yapılan hizmetlerin az olduğunu, daha fazlasını yapmak için çalıştıklarını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerine, “Şu Külliyenin etrafında bizim 29 şehidimiz, 39 gazimiz var. Bu insanlar buraya niye koştular? Hepsi buraya Cumhurbaşkanlarını ve ekibini yalnız bırakmamak için koştular, şehadete yürüdüler. Her gece sabahlara kadar şu çevrede durdular. Bu millet sevilmez de kim sevilir? Biz milletimizi Allah için seviyoruz” diye ekledi.

“DÖVİZ KURU, BİR SİLAH GİBİ KULLANILIYOR”

Konuşmasında Türkiye’nin maruz kaldığı saldırıların ekonomik boyutuna da işaret eden ve “Elinde silahı, elinde bombası olan teröristle elinde doları, avrosu, faizi olan terörist arasında amaç bakımından hiçbir fark yoktur. Amaç; Türkiye’ye diz çöktürmek, Türkiye’yi teslim almak, Türkiye’yi hedeflerinden uzaklaştırmaktır” sözlerine yer veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, döviz kurunun bir silah gibi kullanıldığını, yaşanan sıkıntı ve sorunların hiçbirinin Türkiye’de döviz kurunun bugünkü seviyelerine gelmesinin açıklaması olmadığını vurguladı.

Dünya ekonomisinin yapısal bir dönüşüm sürecinden geçtiği bir dönemde yaşanan hadiselerin, yeni kurallar ve yeni kurumlar üretilmesine vesile olacağını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin bu fırsatları en iyi şekilde değerlendirmesi için çalışıp hazırlıklarını sürdürdüklerini söyledi.

“DÖVİZ ÜZERİNDEN YAPILAN SPEKÜLASYONLARIN DERİNLİĞİNİN OLMADIĞI ORTADADIR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasının devamında şu değerlendirmelere yer verdi: “Döviz üzerinden yapılan spekülasyonların derinliğinin olmadığı, çok küçük rakamlarla ve daha ziyade kâğıt üzerinde yürütülen işlemlerle kurların yükseltildiği ortadadır. Milletimiz döviz almak yerine satarak, 15 Temmuz’un ertesi günü başlatılan ilk dalga saldırının önünü kesmişti. Bunun devamını ben milletimden rica ediyorum. Bugün aynı tutumu sürdürmeliyiz. Merkez Bankamız ve tüm bankalarımız da bu oyunu bozmaya yönelik bir pozisyon almalıdır. Merkez Bankası bu konuda gerekli tedbirleri alacak imkân ve kabiliyetlere sahiptir. Eğer bu sebepten dolayı bir fedakârlık yapılacaksa, işte bugünler tam zamanıdır. Tüm ülkenin ve milletin karının, hatta bekasının söz konusu olduğu bir durumda bankalar farklı hesapların içine giremez, girmemelidir. Aynı şekilde iş dünyamıza yaptığım çağrıyı tekrarlamak istiyorum; gün, yatırım yapma, üretim yapma, istihdamı artırmak, duran çarkları çalıştırma, çalışanları hızlandırma günüdür. Eğer bugün bu riski almazsanız, yarın riske atacak hiçbir şeyiniz kalmayabilir.

Vatandaşları ve tüm kurumları, terör örgütlerinin silahlı ve bombalı eylemlerine, milleti ayrıştırma çabalarına karşı olduğu kadar ekonomiyi çökertme gayretlerine karşı da millî bir seferberlik ruhu içinde hareket etmeye çağıran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şehitlerimize, gazilerimize, bize bu toprakları vatan yapmak için her türlü fedakârlığı göze alan tüm ecdadımıza bunu borçluyuz. Bizden sonra gelecek nesillere, çocuklarımıza, torunlarımıza da bunu borçluyuz. Yaşadığı bu tarihî günlerde ülkemizin ve milletimizin birliğine, beraberliğine, kardeşliğine, mücadelesine, hedeflerine ulaşmasına katkı sağlayan herkes birer kahramandır, öyle anılacaktır” şeklinde konuştu.

Konuşmasının sonunda Cumhurbaşkanlığı Külliyesini teşriflerinden dolayı muhtarlara teşekkür eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhtarlardan mahalle ve köylerindeki vatandaşlara selam ve muhabbetlerini iletmelerini istedi. // EGE BASIN GRUBU

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.