TÜRKİYE’NİN GELECEĞİ JEOTERMAL ENERJİDE
Türkiye’nin enerji ihtiyacının sadece yüzde 2 sini jeotermal kaynaklardan sağladığına dikkat çeken, Halil İbrahim Çevik, “ Biz sıcak suyu bulunca sadece yanına bir hamam yapmışız.
12 Ağustos 2016 Cuma 18:45
TÜRKİYE’NİN GELECEĞİ JEOTERMAL ENERJİDE
Türkiye’nin enerji ihtiyacının sadece yüzde 2 sini jeotermal kaynaklardan sağladığına dikkat çeken, Halil İbrahim Çevik, “ Biz sıcak suyu bulunca sadece yanına bir hamam yapmışız. Enerji ve ısınmada kullanmayı fazla düşünmemişiz. Oysa 3 bin metre derine inince 5 bin megawatlık bir güç var. 5-6 bin metrelere inildiğinde ikinci hatta üçüncü rezervleri bulabiliriz. Bu da nükleer enerji ile eşdeğer” dedi.
Turizm sektörünün içinde bulunduğu darboğazı aşmak için kredi borçlarının yeniden yapılandırılması gerektiğini savunan Çevik, “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bankalara yaptığı çağrıyla sektörün duygularına tercüman olduğunu söyledi.
Her hafta devletin bakımını üstlendiği çocukları otelinde ücretsiz misafir eden Halil İbrahim Çevik, “Bugüne kadar en çok heyecan duyduğum ve beni mutlu eden sosyal proje bu oldu. Şehit ve gazi çocuklarına da tatil yaptıracağız. Tüm işletmeler destek verirse, Türkiye’de tatil yapmayan, denize girmeyen çocuk kalmaz” diye konuştu.
Türkiye’de henüz pek kullanılmayan Jeotermal enerji, gelecekte hem ülkenin enerji açığına, hem de cari açığa çare olarak gösteriliyor. Aydın’ın Germencik ilçesinde jeotermal enerji üretmek üzere ilk çalışmalarını tamamlayan Beştepeler Enerji, Eylül ayında 25 megawatlık ilk üretim için düğmeye basacak.
Çevik ve Karizma isimli firmalarıyla uzun yıllardır madencilik sektörünün birçok alanında faaliyet gösteren Halil İbrahim Çevik, 2005 yılında kurduğu Beştepeler Enerji ile jeotermal yatırımlarına hız verdi. Aydın’ın Germencik ilçesinde açtığı kuyularla yerin 3 bin metre altına inerek sıcak suya ulaşan Çevik, bugüne kadar 125 milyon dolar yatırım yaptıklarını ve ilk etapta 25 megawat enerji üreteceklerini söyledi. Jeotermalde başlangıç yatırımlarının diğer enerji türlerine göre pahalı olduğunu kaydeden Çevik, “Arazi maliyeti, altyapı yatırımları, makineler gibi kalemler ilk yatırımı pahalı hale getiriyor. Biz bugüne kadar 125 milyon dolar yatırım yaptık. İlk olarak 16 kuyu açtık. Eylül ayında 25 megawatlık üretimi devreye sokacağız. 2017 yılında ikinci bölüm olan 20 megawatı devreye alacağız. Hedefimiz 5 yıl içinde yeni kuyular açarak 100 megawata ulaşmak. Bunun için yapacağımız toplam yatırım miktarı ise yaklaşık 350 milyon dolar olacak” dedi.
KULLANDIĞIMIZ SUYU YİNE KUYU KAZARAK ALDIĞIMIZ YERE BIRAKIYORUZ
Jeotermal enerjinin rüzgar ve güneş enerjisi gibi yenilenebilir enerjilerin içinde en verimlisi olduğuna dikkat çeken Çevik’ sözlerini şöyle sürdürdü:
“Üç bin metreden çıkardığımız 140 – 150 derecedeki suyu ve buharını kullanarak enerji elde ediyoruz. Sıcaklığı 60 -70 dereceye inen suyu yine açtığımız kuyular ile aldığımız yere bırakıyoruz. Yani bir döngü sağlıyoruz. O su, magmanın etkisiyle tekrar ısınıyor ve biz yine kullanıyoruz. Jeotermal, son derece çevreci bir enerji. İsterseniz bu suyu bulunduğunuz ilin veya ilçenin ısıtılmasında da kullanabilirsiniz. Biz çevremizdeki köylere evlerini ve seralarını bu suyla ısıtabileceklerini, altyapısını hazırladıkları takdirde suyu ücretsiz verebileceğimizi söyledik. Germencik ilçesinin ısıtılması konusunda böyle bir girişimimiz var.
TEKNOLOJİYE DE YATIRIM YAPTIK, DİĞER FİRMALARA DA HİZMET VERİYORUZ
Türkiye’de sıcak su araştırmalarının çok az miktarda olduğunu, onunda büyük bölümünün yabancı firmalarca yapıldığını kaydeden Halil İbrahim Çevik, “Biz de ilk olarak bu hizmetlerin bir kısmını yabancılardan alarak işe başladık. Çünkü teknolojiyi onlar getirdiler. Sonra gördük ki mühendis bizim mühendisimiz teknoloji onların. Biz de yabancılardan teknolojiyi satın alıp, kendi mühendislerimize uygulatarak işe başladık. Zaman içinde sondaj çalışmalarımızın yanında; kuyu tamiratı, kuyu çimentolama, asitleme, kuyu çatlatma gibi çok önemli işleri bile kendimiz yapar hale geldik. Yaptığımız teknoloji yatırımları sonucunda; kullanılan malzeme ve ekipman dahil, dışardan alınan hizmetlerin çok büyük bir bölümünü bünyemizde yapmaya başladık. Bizim bu çalışmamız diğer yatırımcı firmaların da işine yaradı. Çünkü, sektöre yabancı ile rekabet şansı getirdik. Daha önce yabancı şirketlerin her bir kuyu için 300 ila 400 bin dolar aldığı asitleme denilen çok önemli bir çalışmayı biz 75 bin dolara kadar indirdik. Daha sonra o firmalar da fiyatlarını bizim seviyemize çektiler. Yani girişimcilerin maliyetlerini aşağıya çektik” diye konuştu.
JEOTERMALDE NÜKLEER SANTRALE EŞDEĞER ENERJİ VAR
Halil İbrahim Çevik, Türkiye’de 2008 yılına kadar jeotermalden üretilen enerji miktarının toplam 15 megawat olduğuna dikkat çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Jeotermal özelliği olan bir yatırım. Magma tabakasının yeryüzüne en yakın olduğu bölgelerde yer altı sularının ısınmasıyla meydana gelen ve yeraltı sıcak sularının yeryüzüne transferiyle oluşan bir proje. Türkiye’nin bazı bölgelerinde sıcak suyun kendiliğinden yeryüzüne çıktığı yerler var. Bizler de hemen yanına bir hamam kurarak bu suyu değerlendirdiğimizi sanmışız. Halbuki o su hem enerji üretiminde hem de bölgedeki konut ve işyerlerinin ısıtılmasında da kullanılabilirdi. 2008 yılında jeotermal kanununun çıkmasıyla birlikte sektörde yatırımlar arttı. Buna rağmen ulaşılan 700 megawatlık toplam enerji Türkiye’nin enerji ihtiyacının ancak yüzde 2’sini karşılıyor. Yapılan tahminlere göre Türkiye’nin jeotermalde 5 bin megawatlık bir üretim potansiyeli olduğunu gösteriyor. Ben bunun daha fazla olduğuna inanıyorum. Çünkü ülkemizde halen ulaşılabilen kuyu mesafesi 3 bin metre civarında. 5 - 6 bin metrelere inildiğinde ikinci hatta üçüncü rezervlere bile ulaşılabilir. Yani Türkiye’nin elinde nükleer enerjiye eşdeğer bir kaynak var. Üstelik 365 gün 7/24 üretim yapmak mümkün. Projelerin geri dönüşü ise 6 ila 7 yıl olarak hesaplanıyor. İlk yatırımdan sonra üretim maliyeti de benzer kaynaklara göre daha düşük. Bunu iyi değerlendirmeliyiz. Ayrıca devletimiz yenilenebilir enerji yatırımlarını artırabilmek için lisans alan her bir projeye destek vererek 10 yıl boyunca üretilen enerjiyi 10.5 sentten alıyor. ”
MADENCİLİK BAKANLIĞI KURULMALI, ARAMA ÇALIŞMALARI DESTEKLENMELİ
Türkiye’nin yeraltı kaynaklarından yeterince faydalanamadığını kaydeden Halil İbrahim Çevik, uzun yıllardır faaliyet gösterdikleri madencilik sektörünün de sorunlarına değindi. Madencilerin, bürokratik engeller ve çeşitli uygulamalar ile daha işe başlamadan nefesinin kesildiğini ifade eden Çevik, ilk olarak sektörün sorunlarıyla doğrudan ilgilenecek ve kendi bütçesi olan ayrı bir bakanlığa bağlanması gerektiği görüşünde. Ondan sonra sektörün yapılandırılmasının daha kolaylaşacağını kaydeden Çevik, “Madenciler mutlaka arama çalışmaları konusunda desteklenmeli. Bunun aksine siz bir sürü bürokratik engeller ve maddi külfetler yükleyerek daha işin başında madencinin soluğunu kesiyorsunuz. Daha arama safhasında adamı tüketiyorsunuz. Aksine dünya genelinde olduğu gibi; bütün teşvikleri arama safhasında vereceksiniz. Böyle yaparsanız bu sefer devlet millet veya devlet yatırımcı işbirliği ortaya çıkar. O zaman daha büyük alanlar, daha derin alanlar araştırılır. Daha çok rezerve ulaşılır. Neticede bu kaynaklar devletin malı. O coğrafyada yaşanan insanların ortak zenginliği. Madenci çıkartacak istihdam, katma değer, vergi yaratacak, döviz getirecek, bundan da herkes faydalanacak”
TURİZMCİLERİN KREDİ BORCU ACİLEN ÖTELENMELİ
Madencilik ve enerjinin yanında turizm yatırımları da bulunan Halil İbrahim Çevik, verilen destek ve yapılan yatırımlarla 30 yıl içinde 400 milyon dolardan 40 milyar dolara çıkan turizm sektörünün tehlikeli bir virajda olduğunu söyledi. Ziyaretçi sayısının azalması ile işletmelerin kredilerini ödemekte zorlandığını kaydeden Çevik sözlerini şöyle sürdürdü:
“Doğrusunu söylemek gerekirse bu kadarını biz de beklemiyorduk. Ancak işler kötü. Turizm sektöründeki kredilerin 15-16 milyar dolar civarında olduğu söyleniyor. Bizim isteğimiz bu kredilerin yeniden yapılandırılması ya da en azından iki veya üç yıl süreyle ötelenmesi. Sektörün can suyuna ihtiyacı var. Çünkü 2016 yılında kimse borcunu ödeyecek kadar kazanamadı. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan da Türkiye İhracatçılar Meclisi üyeleriyle yaptığı toplantıda reel sektörün bu sorununa parmak basarak, bankacıların da elini taşın altına koyması gerektiğini söyledi. Kısacası duygularımıza tercüman oldu. Aslında bu sadece turizmcinin veya yatırımcının sorunu değil. Bankalar da kredilerini tahsil edemezlerse sıkıntı yaşayacak. Varlıkları bozulacak. Önümüzde darboğaza girmiş bir sektör var. Bunun acil bir çözümle yeniden dizayn edilmesi lazım. Bugünkü şartlar da kredilerde 2 yıllık ödeme sektöre nefes aldırır. Yine Cumhurbaşkanımızın Rusya Lideri Putin ile yaptığı görüşmeden de turizme dönük olumlu sinyaller geldi. En azından önümüzdeki yıl için umut vaat ediyor. İşletmelerin o günü görebilmeleri için şimdi adım atılmalı, çözüm ötelenmemeli. İnsanlar sıkıntıya girmeden borçların yapılandırması lazım. Sıkıntıya girerse bugünkü sistemde turizmin yanında başka sektörlerde de faaliyet gösteren insanların diğer işlerine de olumsuz etkisi olur.
ÇOCUKLARA “SEVGİ DAHİL” ÜCRETSİZ KONAKLAMA
Bu yıl ilk kez başlattıkları bir proje ile bakımını devletin üstlendiği çocukları gruplar halinde otellerinde misafir eden Halil İbrahim Çevik, bir işadamı olarak bugüne kadar birçok sosyal projeye destek vermesine rağmen, en çok bu projenin kendisini heyecanlandırdığını ve mutlu ettiğini kaydetti. Çevik, Türkiye geneline yayılmasının arzu ettiği projeyi ise şöyle anlattı:
“Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Aydın İl Müdürlüğü ile gerçekleştirdiğimiz proje ile her hafta Çocuk Evleri’nde kalan 10 -15 çocuğumuzu eğitmenleri ile birlikte otelimizde ağırlıyoruz. Bu çocuklar müşterilerimizin faydalandıkları tüm imkanlardan faydalanarak hem tatil yapıyor, hem de düzenlediğimiz yüzme, su altına dalma, İngilizce kursları gibi aktivitelerle de yeni bir şeyler öğreniyorlar. 13 Haziranda başlattığımız proje ile bugüne kadar yaklaşık 80 çocuğumuz tatillerini burada geçirdi. Bu proje bundan böyle sürekli yapacağımız bir proje olacak. En büyük isteğim bu proje diğer işletmeler tarafından da benimsensin ve çığ gibi büyüsün. Biz bunu turizm sektörü bu noktada da, atıl bir kapasite var da onu dolduralım diye yapıyor değiliz. Yüzde yüz dolu olsak da bir kısım kapasitemizi çocuklara ayıracağız. Yani Aydın’da, Nazilli de çocukların hepsi tatil yaptı diye bakmayacağız. Gerekirse, Manisa’ya, İzmir’e, Denizli’ye gideceğiz oradan çocukları getireceğiz. Bu projeden sadece devlet koruması altındaki çocuklar değil, şehit çocukları, gazi çocukları, kimsesiz çocukların da faydalanmasını istiyoruz. Ancak bizim hepsine yetmemiz mümkün değil. Bu projeye devletin de yönlendirmesi ile diğer turizm işletmelerinin de sahip çıkmasını, onların da destek vermesini istiyoruz. İnanıyorum ki bizi gören yüzlerce işletmemiz gönülden bu işe destek verecektir. Zaten bir kere o çocuklarla bir araya gelip, onların mutluluğunu görsünler, mutlaka devam ederler.”
ÇOCUKLARIN ÖZGÜVENLERİ ARTTI,
Proje paydaşlarından Aydın Aile Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü’nün eğitmenlerinden Selçuk Sağlam da yaptığı değerlendirmede “Bize, Karizma Hotel’den bölgemizdeki devletin bakımında olan çocukların ücretsiz konaklaması, sosyal aktivitelerden faydalanması yönünde bir talep geldi. Üst makamlar ile görüştük bunu bir protokol haline getirdik. Çocuklarımız belli gruplar halinde bir hafta süreyle her şey dahil sistemliyle otelde kalıyorlar. Diğer müşterilerden ayırt edilmiyorlar, hatta personel tarafından ayrı bir kayırma bile görüyoruz. Buraya gelen çocukların kendine güvenleri arttı. İngilizce derslerine karşı ilgileri arttı. Hayatında hiç denize girmeyen çocuklar yüzme öğrendiler. Meslekleri merak etmeye başladılar. En önemlisi toplumun bir parçası olduklarını daha iyi anladılar” diye konuştu.
/ EGE BASIN GRUBU
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.